top of page
  • Yazarın fotoğrafıMAHMUT DAĞHAN

KAÇAK ELEKTRİK CEZASINA İTİRAZ ve HUKUKİ SÜREÇ

Güncelleme tarihi: 6 Nis 2023


Elektrik dağıtım şirketleri, kaçak elektrik tüketimi tespit edildiğinde kaçak elektrik tespit tutanağı düzenleyerek, tüketicinin kaçak elektrik tüketim miktarını EPDK Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 44-45. maddeleri kapsamında hesaplayarak faturalandırmaktadır. Ancak, 2021 yılında yapılan yasal değişiklikle hesaplama yöntemi, sayacın yasal olarak tesis edilip edilmediğine göre değişmektedir. Pratikte, birden fazla döneme yayılmış kaçak elektrik tespit tutanakları ve faturalandırmalarında hesap hataları yapılabilmekte ve bu da olması gerekenden fazla borç çıkmasına neden olabilmektedir. Bu durumda, kaçak elektrik tespit tutanağı ve sonrasında düzenlenen fatura nedeniyle oluşan borca itiraz edilebilecek yerler ve açılabilecek davalara ilişkin sorular ortaya çıkabilmektedir.

 

Kaçak elektrik tespit tutanağı nedir?

Bir yapıda kaçak elektrik tespit edildiğinde yetkili bir kurum veya kişi tarafından düzenlenen bir belgedir. Bu belge, kaçak elektriğin tespit edildiği yapıya ait bilgileri, tespit edilen kaçak elektriğin miktarını ve yerini, tespit işleminin yapıldığı tarih ve saati gibi bilgileri içerir.


Kaçak elektrik tespit tutanağı kim tarafından tutulur? Tutanak tutulurken ne yapmalıyım?

Bu tutanak elektrik dağıtım şirketi ekipleri tarafından, ihbar üzerine veya rutin kontroller neticesinde kaçak veya usulsüz elektrik kullanımının tespit edilmesi halinde imza altına alınır. Tutanakta ayrıca abone, kullanıcı ya da bunların temsilcisine de imzalatılır.


Tutanakta kaçak elektriğin kullanıldığı yer dağıtım şirketi görevlileri tarafından tespit edilir. Bu yerdeki elektrik tüketimi yapan ve akıma bağlanan tüm cihazların tespiti yapılır ve mümkünse fotoğraflanır. Her elektrikli cihazın ayrı ayrı adetleri ve watt cinsinden güçleri tutanağa geçirilir. Bu tutanakta yazan her bir cihaz, adet, güç birimi ve vardiya/kullanım süresi ile yapılacak hesaplama ile dağıtım şirketi tarafından tarafınıza kaçak kullanımı bedeli olarak ödeme emri şeklinde yansıtılacaktır.


Yapılan tespit uyuşmazlığın belirlenmesinde en önemli andır diyebiliriz. Bu sebeple tutanakta gerçeklikle bağdaşmayan bir durum olması halinde imzadan imtina etmek yerine usulsüz tutulduğu gerekçesiyle tutanağa muhalefet şerhi düşmenizi öneririz. Örneğin, cihazların çalışma süreleri, cihazların çalışıp çalışmadığı, cihazların watt cinsinden güç türleri, gelen akıma hangi cihazların bağlandığı vs.


Bir diğer önemli husus ise fotoğraflama sürecidir. Tutanak yazılırken tanık olmaması halinde yapılacak fotoğraflamada çalıştırılmayan cihazların orada bulunan görevlilere en uygun şekilde anlatılması, bu cihazların aktif olarak çalışıp çalışmadıklarının tespiti ve buna göre fotoğraflama yapılması en uygun yol olacaktır.


Kaçak elektrik tespit tutanağına karşı nereye itiraz edebilirim?

EPDK Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği madde 47/2'de kaçak elektrik tespitine ilişkin itiraz yolu belirtilmiştir. Buna göre tüketici kaçak faturaya ilişkin gönderilen ödeme bildirimine, kaçak elektrik enerjisi tüketmediği veya hesaplamalara esas miktar ve sürenin hatalı hesaplandığı, uygulanan tarife ve diğer parametrelerde yanlışlık olduğuna ilişkin hususlara ait kanıt ve belgeleri ile birlikte, bildirim tarihinden itibaren 6 ay içerisinde dağıtım şirketine itiraz edebilir. Dağıtım şirketine yapılan itirazlar en geç 10 gün içerisinde sonuçlandırılır.


İtirazın kabulü halinde eğer ödeme yapılmışsa ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte para iade edilecektir. İtirazın reddi halinde ise dağıtım şirketi muhtemelen icra yoluyla takip sürecine girecektir.


Kesilen elektriği nasıl açtırabilim?

Aynı yönetmeliğin 47 maddesinin 3 fıkrasında, yapılan itiraz sonuçlandırılıncaya kadar tüketicinin mağduriyetinin önlenmesi bakımından itiraza esas tutarın teminata bağlanması şartıyla elektrik enerjisi bağlanabileceği belirtilmiştir. Ancak burada inisiyatif hakkı dağıtım şirketinde olup, genellikle borcun tamamının ödenmesi ya da daha uygun bşr teminat yatırılması talep edilmektedir. Fakat yukarıda belirttiğimiz fahiş hesaplamalar sebebiyle elektriği kesilen tüketiciler bu yolda ciddi mağduriyetler yaşamaktadır.


Ödenen bedelin iadesini alma imkanı ise ancak hukuki yollarla mümkün olabilmektedir. Bunun için aşağıdaki hususları dikkate almanızda fayda görüyoruz.

 

Elektrik Dağıtım Şirketi hakkımda icra takibi başlatmış. Ne yapabilirim?

Eğer elektrik şirketine kaçak veya usulsüz kullanımdam ötürü bir borcunuz olmadığını veya bedelin olağandan daha fazla olduğunu düşünüyorsanız ve itirazlarınızın dikkate alınmadığını bu sebeple ödeme emri ile karşılaştıysanız ilk uygun adım icranın durdurulması için borca itiraz etmek olacaktır.


Borca itiraz, bir kişinin kendisiyle ilgili borç talebine karşı çıkmak veya borcunun geçerliliğini sorgulamak için yaptığı hukuki işlemdir. Bir borç talebi, alacaklı tarafından borçlu kişiye iletilen bir bildirim veya talep şeklinde olabilir. Borçlu kişi, bu talebe karşı çıkarak veya borcun geçerliliğini sorgulayarak borca itiraz edebilir. Daha ağır hak kayıpları ile karşılaşmamak adına bu yasal prosedür için mutlaka bir avukatın danışmanlığına başvurmanızı tavsiye ediyoruz.


Hukuki yollar nedir?

Kaçak ya da usulsüz elektrik kullanımının olmadığının ya da tutulan tutanak ile yapılan hesaplamanın fahiş olduğunun kanıtı için tüketici menfi tespit davası yoluna gidebileceği gibi, dağıtım şirketi yukarıdaki gibi borca itiraz eden tüketici hakkında itirazın iptali davası açabilir. Buradaki en önemli ispat aracı yukarıda da bahsettiğimiz gibi dağıtım şirketi görevlileri tarafından tutulan tutanak ve fotoğraflardır.


Tüm bu fotoğraf ve tutanağa rağmen yapılan hesaplamaların hatalı olması kuvvetle muhtemel olduğu düşünüldüğünde hem menfi tespit davasında hem de itirazın iptali davasında tüketici lehine önemli kararlar çıkması mümkündür.


Kaçak elektrik tespit tutanağı ve faturadan kaynaklı dağıtım şirketine karşı açılacak davalarda görevli mahkeme neresidir?

Kaçak elektrik kullanıldığı iddia edilen kişinin elektrik abonesi olması ve bahsi geçen yerin bir konut (mesken) olması durumunda, öncelikle tüketici hakem heyetine başvurulması gerekmektedir. Eğer tüketici hakem heyetinden olumsuz bir sonuç çıkarsa, arabuluculuk yoluna başvurulabilir. Arabuluculukta da anlaşma sağlanamazsa, son olarak tüketici mahkemelerinde dava açılabilir.


Elektrik abonesi ticari bir işletme ise, görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Bu durumda, öncelikle arabuluculuk yoluna gidilmesi gerekmektedir. Ancak abonenin ticari bir işletme olmadığı ancak bahsi geçen yerin bir iş yeri olduğu durumlarda ise dava asliye hukuk mahkemelerinde açılacaktır.


Aşağıda bir abone tarafından açılan menfi tespit davasına ait içtihat kararını bulabilirsiniz.

 

T.C YARGITAY 3. Hukuk Dairesi 2017/1219 E. 2017/12514 K. TARİHİ : 21.09.2017

K A R A R

Davacı; davalı kurum elamanlarının kaçak elektrik kullandığı gerekçesiyle aleyhine 25.705,20 TL ceza tahakkuk ettirdiklerini belirterek; kaçak elektrik kullanmadığının tespiti ile tahakkuk edilen cezanın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı; davacının abonesiz elektrik kullandığının tespit edildiğini, yapılan işlem ve tahakkuk edilen cezanın mevzuata uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.


Mahkemece; davacının 3 gün kaçak elektrik kullandığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş; 14.05.2012 tarihli tutanağa istinaden tahakkuk ettirilen 25.705,20 TL bedelli kaçak elektrik faturasından dolayı davacının davalı kuruma 24.848,36 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemiz 16.06.2014 tarih, 2014/2059 Esas, 2014/9633 Karar sayılı ilamı ile “Dava, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen ceza bedelinden sorumlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır.


Somut olayda, 14.05.2012 tarihli tutanakla davacının abone olmadan elektrik kullandığı tespit edilmiştir.

Tutanak tarihinde yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/a maddesi hükmü gereğince; dağıtım sistemine, sayaçlara, ölçü sistemine ya da tesisata müdahale edilerek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması, hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı şekilde elektrik enerjisi tüketilmesi kaçak elektrik tüketimi olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda davacının, yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden elektrik enerjisi kullanarak, yönetmeliğin 13. maddesi uyarınca kaçak elektrik kullandığı sabittir. Temyize konu uyuşmazlık; kaçak elektrik ceza bedelinin hesaplama yöntemine ilişkindir.


Mahkemece bilgisine başvurulan elektrik bilirkişisi 22.04.2013 tarihli raporunda; davacının usulsüz elektrik kullandığını, davalı elektrik idaresinin öncelikle davacıya yükümlülüklerini yerine getirmesi için enerji kesme ihbarı bırakıp, 15 günlük süre vermesi gerektiğini, verilen süreye rağmen davacının yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde tutanak tutulup ceza verilmesi gerektiğini, buna göre davalı elektrik idaresinin yönetmelik hükümlerine aykırı davrandığını beyan etmiş, mahkemece davacının kaçak kullandığının kabul edilmesi halinde kaçak elektrik kullanım bedelinin 958,80 TL olacağını ifade etmiştir.


Mahkemece, itirazlar doğrultusunda 3’lü bilirkişi heyetinden rapor alınmış; bu raporda, davacının kaçak elektrik kullandığı, elektrik idaresinin kaçak elektrik kullanım süresini tutanak tarihinden geriye doğru 90 gün olarak esas aldığı, oysa kaçak elektrik kullanılan sera ile aynı trafodan beslenen davacıya ait aboneli meskende 12.05.2012 günü sayaç okuması yapıldığı,


Bu okuma sonrası sayaçta kaçak kullanıma dair tutanak tutulmadığına göre mesken aboneliğinin aynı trafodan beslendiği düşünüldüğünde sayaç okumasının yapıldığı 12.05.2012 tarihine kadar her hangi bir kaçak kullanımının söz konusu olmadığı, bu sebeple 12.05.2012-14.05.2012 tarihleri arasında yalnızca 3 günlük kaçak tahakkuku yapılması gerektiği, buna göre abonenin kaçak tahakkuk bedelinin 856,84 TL olduğu rapor edilmiş, mahkemece bu rapor benimsenerek, hükme esas alınmıştır.


EPDK’nın 29.12.2005 tarih ve 622 Sayılı Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar başlıklı kararının 1/B-b maddesine göre; kullanım yerine ait bağlantı anlaşması ve perakende satış sözleşmesinin veya her ikisinin de yapılmadığı yerler için kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre; doğru bulgu ve belgelere dayandırılması kaydıyla elektrik enerjisi kullanılmaya başlandığı tarih ile kaçak tespitinin yapıldığı tarih arasındaki süre olup, bu süre 12 ayı geçemez. Doğru bulgu ve belgelerin bulunmaması halinde bu süre 90 gün olarak esas alınır.

Buna göre hükme esas alınan 3’lü bilirkişi heyetinin raporundaki hesaplama yönteminin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine uygun yapılmadığı açıktır.


Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri gereğince kaçak kullanım miktarı ve bedelinin tespiti için öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınması, ardından tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan yön gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporları doğrultusunda yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.


Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davanın kısmen kabulü ile; davacıya 14/05/2012 tarih ve 1670 numaralı tutanak neticesinde kesilen 25.705,20 TL’lik kaçak elektrik faturası nedeniyle davacı tarafın davalı kuruma 24.138,49 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.


Dava, kaçak elektrik kullanılmadığının tespiti ile kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen fatura bedelinden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.


Mahkemece; Dairemizin bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.


Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).


Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.


Somut olayda, mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;


Somut uyuşmazlıkta bozma ilamı sonrası dosyanın tevdi olunduğu üçlü uzman bilirkişi kurulu opsiyonel bir rapor tanzim etmiş; 1. opsiyon olarak kayıp bedeli dahil edilmeksizin 90 günlük kaçak kullanıma göre hesaplama yapmış ve kaçak tahakkuk bedelinin 23.805,12.-TL olduğunu bildirmiş, 2.opsiyon olarak ise doğru bulgu ve belgelere dayanarak hesaplama yapmış ve kaçak tahakkuk bedelinin 1.566,71 TL olması gerektiğini bildirmiştir. Mahkemece rapordaki 2. opsiyon hükme esas alınmıştır.


Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usule ilişkin kazanılmış hak nazara alınarak, hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve bozmadan sonra bilirkişi kurulunun 90 günlük kaçak kullanıma göre yaptığı hesaplama (1.opsiyon) benimsenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken; doğru bulgu ve belgelere dayanarak yapılan hesaplama ile davacının 24.138,49 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


Gelinen noktada; çözülmesi gereken bir diğer sorun; kayıp kaçak bedelinin kaçak tahakkuku hesaplamasında dikkate alınıp alınmayacağı noktasındadır.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı,


Bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.


Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişede etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda;


Tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.


Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;

Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,


Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.


Karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içermektedir.


O halde mahkemece, 22.07.2015 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan 90 günlük süre esas alınarak yapılan hesaplamada, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin etkisi de değerlendirilmek üzere ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı taraf yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

bottom of page